Yükselişi durdurulamayan pazarlama trendlerinden olan, sürekli konuşulan, herkesin hayallerini süsleyen bir reklam modeli düşünün. Hem kullanıcı dostu, hem marka. Peki neymiş bu model, nasıl çalışırmış, neden sevilirmiş? Native advertising nedir, kısaca bahsedeceğim.
“Content is king!” söylemleri ortalığın tozunu dumanına kattı. Yıllardır içerik hazırlıyor, kullanıcıya bunları ulaştırmaya çalışıyoruz. Marka olarak derdimizi anlatmak için de, kullanıcımıza dokunmak için de, birilerine faydalı olmak için de, bir şeyleri satmak için de içerik bulutumuzu kullanıyoruz. Kurumsal sitelerin blog kısımlarından, markaların sosyal medya kanallarından geçen bu yol, içeriklerin kullanıcıya ulaşmasıyla son buluyor.
Native advertising dediğimiz dünyada ise, bu içerikler farklı kanallar ve başka medya şekilleriyle gidiyor kullanıcıya. Kullanıcı olarak videolarda kısa bir an ürün görüyoruz, ürünün mesajını tüm videoda izliyor ama rahatsız olmuyoruz. Çünkü isteyerek izliyor, reklamı değil içeriği tüketiyoruz. Bu nedenle online ortamda viralitesi yüksek işlerin çoğu artık native advertising mantığıyla kurgulanmış durumda. Yayılma potansiyeli yüksek, reklam kokmayan bu içerikler sayesinde kullanıcılar hem markayla hem de içerikle daha yüksek oranlarda etkileşime geçiyorlar.
Yeni mi bu? Hayır, değil. Dijitalin büyüme hızı, içeriğin tüketilme hızı ile birlikte artarken, online platformlarda tercihten çok işi iyi yapabilmenin ön şartı haline geldi o kadar. Oysa ki 60’lardan beri deri ve gazete içeriklerinin sponsorlu hale getirilmesi, yıllardır kullanılan advertoriallar vs hep native ads örnekleri.
2016 İçin Native Advertising Tahminleri
Anasayfa yatırımı anlamsızlaşacak. Markalar aman dikkat, native advertising yapıyoruz diye trafiği, site trafiğine oranla çok düşük olan anasayfalara yatırım yapmayın. Yapıyorsanız da etkileşimi ölçmek için seçtiğiniz metriklerde dikkatli davranın.
Videoda 3, yeni 30. Artık uzun uzun, güzel videolar izleyip içeriğin tamamını tüketmiyoruz. Haliyle gittikçe artan hız ve içerik tüketimi, dakikaları saniyelere indirdi. Önceden 30 saniyede aktardığınız içeriği artık 3 saniyede ve çekici bir şekilde göstermelisiniz.
Başlıklar yeni anahtar kelimeler. Display çalışmalardaki tag hedeflemelerin aksine native advertisingte ciddi bir editoryal beceri gerektiren ve içeriği 30-40 karakterde temsil edecek olan yaratıcı başlıklar şart.
In feed ads yükselişine devam edecek. Artık kimse sağ kolonda küçücük görseli ve metniyle dikkat çekmeye çalışan, “ben reklamım” diye bağıran ya da görsel içermeyen kutu kutu anlamsız alanları algılamıyor bile. Takip ettiği içerik üreticilerin feed’inde, doğallı şüphe uyandırmayan içerikler çalışılmalı.
Bloglara gönderilen basın bültenleri native ads değildir. Tüm bloglarda tek düze, samimiyetsiz, sıradan ve birbirinin moda mod aynısı olan içerikler görüyorum. Yapmayın, yapmayın ya.
Article değil, particle. İnsanlar uzun uzun okumuyor, sevmiyor işte. Roman gibi değil, PowerPoint sunumu gibi içerikler gidiyor. Hap bilgi dediğimiz, kısa ve öz, edebi değil esprili, ciddi ama samimi içerikler her zaman daha doğal unutmayın.
Mobilde çılgın hedeflemeler. Artık akıllı telefon kullanıcılarını korkutabilecek kadar farklı, kullanıcıya birebir dokunabildiğimiz içerikler çalışabiliyoruz. Mobil uygulamada çıkan bir içerikte, “Merhaba Ezgi, hava bugün 26 derece. Ama sen yine de hırkanı yanına al.” diyen bir marka, beni alıp uzak diyarlara götürebiliyor.
Şimdilik bu kadar. Paylaşmayı unutmayın 🙂